Yeni kapasite yok; fakat kapasitenin kendisi yenileniyor!
- Nuray Kobal
- 26 Kas
- 2 dakikada okunur
Türkiye’de lisanssız elektrik üretiminin en temel sorunu hâlâ çözülmüş değil: Yeni kapasite açılmıyor. Yenilenebilir enerji yatırımlarına olan talep artarken, TEİAŞ ve dağıtım bölgelerindeki teknik kısıtlar nedeniyle iletim ve dağıtım sistemine ek yük bindirecek alan yaratılamıyor. Bu nedenle sektör, uzun süredir yeni başvurulara kucak açamıyor ve “kapasite artırımı” beklentisi karşılıksız kalıyordu.

Ancak 25.11.2025 tarihinde yayınlanan ve Lisanssız Elektrik Üretimi Yönetmeliği'ndeki değişikliklere göre burada ilginç bir dönüşüm yaşanıyor. Kapasite açılamadığı için mevcut kapasitenin geri dönüştürülmesi (recycle) ve mümkünse daha kaliteli projelerle iyileştirilmesi (upcycle) gibi adımlar atarak başka bir strateji izliyor. Yeni çıkarılan yönetmelik değişikliklerinin özü tam olarak bu yaklaşım üzerinde yükseliyor.
Kapasite artmıyor: Yönetmelik artış değil, düzenleme getiriyor
Yapılan son düzenlemeler, kapasiteyi artırmak için değil; var olan kapasiteyi daha verimli ve adil kullanmak için hayata geçirildi. Çünkü sistemin fiziksel limitleri yönetmeliklerle büyümez. Kapasite; trafo yüklerinden, kısa devre oranlarından, iletim güvenliğinden ve teknik sınırlardan ibarettir. Dolayısıyla mevzuat değişiklikleri tek başına “yeni bir alan” yaratamaz. Bu nedenle Bakanlık, TEİAŞ ve dağıtım bölgeleri uzun süredir "Yeni kapasite veremiyorsak, kapasiteyi daha temiz yönetelim." yaklaşımı benimsiyor.
Geri dönüşüm: Kullanılmayan dosyaların temizlenmesi
Son yönetmelik değişikliklerinin en güçlü etkisi, sistemde biriken ve fiilen kullanılmayan başvuruların elenmesi oldu. Gerçekleşmeyen tüketimlerle doldurulan dosyalar, pasif bırakılan çağrı mektupları, devir oyunları, abonelik taşıma gibi verimsiz, hatta piyasayı tıkayan uygulamalar artık büyük oranda engelleniyor. Bu düzenlemelerle birlikte sahadaki gerçek durum şu şekilde değişiyor:
Kullanılmayan bağlantı hakları iptal ediliyor,
Uygunsuz projeler sistemden çekiliyor,
Tüketim ilişkisini karşılamayan projeler devre dışı kalıyor,
Çoklu başvurular tek başvuruya indiriliyor,
Devir süreçleri şeffaflaşıyor.
Bu sayede yeni kapasite eklenmeden, zaten sistemde yer işgal eden ve gerçek yatırımcıya fayda sağlamayan başvurular temizleniyor.
İleri dönüşüm: Mevcut kapasitenin daha değerli projelere yönlendirilmesi
Yönetmelik yalnızca temizlik yapmıyor; aynı zamanda mevcut kapasitenin daha iyi kullanılmasını sağlamak için kalite kriterlerini yükseltiyor. Yeni önceliklendirme sistemiyle;
üretim–tüketim aynı ölçüm noktasında mı?
tüketim miktarı yeterli mi?
sözleşme gücü yüksek mi?
daha önce olumlu görüş alınmış mı?
gibi ölçülebilir kriterler içeriyor. Bu sayede sınırlı kapasite, daha güçlü bir tüketim ilişkisine sahip ve daha sağlıklı yapısal ve finansal temele oturan projelere yöneliyor.
2025 sonu itibarıyla devreye alınacak dijital veri tabanı ile birlikte tüketim, üretim ve ilişkilendirme süreçlerinin tamamen dijitalleşmesi bekleniyor. Bu da kapasitenin daha doğru kişilere, daha doğru projelere yönlendirilebileceği anlamına geliyor. Bir çeşit ileri dönüşüm etkisi yaratıyor (İleri dönüşüm ile aynı materyal (kapasite), daha yüksek değer üretir hale gelir.).
Sonuç olarak hepimiz biliyoruz ki, Türkiye, lisanssız elektrik üretiminde hâlâ “kapasite sorunu çözüldü” noktasından çok uzakta. Teknik altyapı, iletim kısıtları ve bölgesel yoğunluklar nedeniyle yeni kapasiteler maalesef hala oluşturulamıyor. Ancak bu, sürecin tamamen kilitlendiği anlamına da gelmiyor. Bakanlık, TEİAŞ ve dağıtım bölgeleri, yeni kapasite veremeseler de sistemin iç düzenini güçlendirecek adımları atmaya devam ediyor. Yönetmelik değişiklikleri, kapasiteyi daha temiz, daha adil, daha şeffaf ve daha kaliteli bir hale getirdi ki bana kalırsa atılan bu adımlar devasa kapasitelerin önümüze serilmesinden daha kıymetliydi.


